12 milyondan fazla kişi sosyal yardımla...
Reklam
Reklam

12 milyondan fazla kişi sosyal yardımla yaşıyor

Genel-İş Sendikası hazırladığı raporla sosyal güvenlik sisteminde yaşanan sorunlara mercek tuttu. Raporda Türkiye’de sosyal yardım alan aile sayısının 3 milyon 154 bin olduğu bilgisi paylaşıldı. Çalışanların yüzde 34’ü ise kayıtdışı çalışıyor

12 milyondan fazla kişi sosyal yardımla yaşıyor

Genel-İş Sendikası hazırladığı raporla sosyal güvenlik sisteminde yaşanan sorunlara mercek tuttu. Raporda Türkiye’de sosyal yardım alan aile sayısının 3 milyon 154 bin olduğu bilgisi paylaşıldı. Çalışanların yüzde 34’ü ise kayıtdışı çalışıyor

12 milyondan fazla kişi sosyal yardımla yaşıyor
07 Eylül 2018 - 08:41

Türkiye Genel Hizmetler İşçileri Sendikası (Genel-İş) Araştırma Dairesi, Türkiye’de sosyal güvenlik sisteminde yaşanan sorunları raporlaştırdı. “Türkiye’de Sosyal Güvenlik Sisteminin Durumu Ve Sorunları” başlıklı raporda; kayıtdışı istihdamdan doğan prim kaçakları, yaşlılık sigortasından yararlanma koşullarının ağırlaştırılmış olması, emeklilik ve genel sağlık sigortasının piyasaya açılmasıyla sistemi kamu hizmeti niteliğini gittikçe yitirmesi gibi birçok nedene bağlı olarak sorunlar yaşandığına dikkat çekildi. 16 sayfalık raporda özetle şu bilgilere yer verildi:

YÜZDE 15’İ SİSTEMİN DIŞINDA
“Sosyal devlet olmanın en önemli göstergelerinden birisi toplumun her kesimi için sosyal güvenlik hizmetlerinin ayrım yapılmaksızın sağlanıp sağlanmadığıdır. Sosyal güvenlik sisteminin öznesi ayrımsız ‘herkes’tir. Bu nedenle sosyal güvenlik sisteminin öncelikli hedefi ayrımsız herkesi kapsamına almaktır. Ülkemizdeki duruma bakıldığında ise sosyal güvenlik sistemimizin bu amacı yeterince gerçekleştiremediği görülmektedir. Sosyal güvenlik ‘reformu’nun temel gerekçelerinden biri olarak sunulan herkesin sosyal güvenceye kavuşturulacağı söylemine rağmen nüfusun en yoksul kesimini oluşturan yüzde 14.77’lik kesimi sosyal güvenceden yoksundur. “Sosyal güvenlik sistemi, bireyleri ve ailelerini toplumsal yaşamda karşılaşacağı risklere karşı koruyan, geleceğini güvence altına alan kamu hizmetidir. Dolayısıyla sosyal güvenlik sisteminin finansmanından devlet sorumludur. Sosyal güvenlik sisteminin iyi işleyebilmesinde kamu harcamalarının oldukça önemli bir payı vardır. Ancak Türkiye’de sosyal güvenlik harcamalarının toplam kamu harcamaları içerisindeki payı düşüktür. Avrupa ülkelerinde toplam kamu harcamalarının yarıdan fazlasının sosyal güvenlik harcamalarına ayrılırken, Türkiye’de bu oran yüzde 44’tür. Almanya’da yüzde 55, İspanya’da yüzde 58, İtalya’da yüzde 56, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’ne (OECD) üye ülkelerin ortalaması yüzde 45.2’dir. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içinde sosyal güvenliğe ayrılan paya bakacak olursak ülkemizde sosyal güvenlik harcamalarının, OECD üyesi ülkelerinin oldukça gerisinde kaldığı görülmektedir. Türkiye’de sosyal güvenlik harcamalarının GSYH oranı yüzde 13.5 iken OECD üye ülke ortalaması yüzde 21’dir.

YOKSULLUĞUN GÖSTERGESİ
“Türkiye’de sosyal yardımlara ayrılan bütçe 2002 yılında 1.6 milyar TL iken 2018 bütçesi için 50 milyar TL olarak öngörülmüştür. Bütçeden sosyal yardımlara ayrılan bu pay ve faydalanan hane ve kişi sayısının artması aslında yıldan yıla artan yoksulluğun bir göstergesidir. Sosyal güvenlik sistemi içerisinde primli sistemin alanı daralıp verilen hizmetlerin kalitesi düşmekte iken primsiz sisteme bağlı sosyal yardım alanların ve sosyal yardımın kapsamına eğitim, barınma, sağlık, aile yardımı gibi hakların girmesiyle primsiz sistem gereksinimi artmaktadır. Bu olgu sosyal güvenlik sisteminin omurgasını oluşturan primli sistem içerisinde verilen hizmetlerin azaldığını, kapsamının daraldığını, sosyal güvenlik sistem içerisinde verilmesi gereken hizmetlerin önemli bir bölümünün piyasaya terk edildiğinin göstergesidir. Bu olguyu rakamlar da doğrulamaktadır. Türkiye’de sosyal yardım alan hane ve kişi sayısı günden güne artmaktadır. 2013 yılında 3 milyon 96 bin 489 aile sosyal yardımlardan yararlanırken bu sayı 2016 yılında 3 milyon 154 bin 69 aileye çıkmıştır. Ortalama dört kişilik aileyi esas aldığımızda 2016 yılı için yaklaşık 12 milyon 600 binden fazla kişinin sosyal yardım aldığı söylenebilir.

SOSYAL DEVLETİN YOKLUĞU
“SSK, Bağ Kur ve Emekli Sandığı’nın SGK adı altında birleştirilmesinin temel gerekçelerden birisi sosyal güvenlik sistemindeki bütçe açıklarının giderilmesi ve açık yaratan sorunların çözülmesiydi. Ancak gerekçe olarak gösterilen sorunlar çözülememiş, SGK’daki ‘bütçe açıkları’ katlanarak artmıştır. 2008 yılında 23 milyar 16 milyon lira olan bütçeden SGK’ya aktarılan destek, 2016 yılında 108 milyar 73 milyon liraya yükselmiştir. 2017 yılının aralık ayında ise bütçeden SGK’ya aktarılan kaynak 128 milyar 182 milyon liraya ulaşmıştır. Bu da GSYH’nın yüzde 4.22’sine karşılık gelmektedir. Burada üzerinde durulması gereken konu şudur: Sosyal devletin yerleşik olduğu ülkelerde sosyal güvenlik sisteminde bütçe açığı değil yurttaşın gereksinimi olan sosyal güvenlik hizmetinin niteliği sorgulanır. Sosyal güvenlik sisteminde ana gider kalemleri emekli maaşı ödemeleri ve sağlık hizmetleridir. Bu iki ana hizmet alanında yurttaş memnuniyetsizliği varsa sorgulanması gereken bu hizmetlerin niteliği olmalıdır. Türkiye’de sosyal güvenlik sisteminin gelir-gider farkının teşhis, tedavi ve laboratuvar hizmetlerini özelleştirerek ve yurttaştan katkı payı alarak azaltılmaya çalışılması sosyal devletten vazgeçildiğinin göstergesidir. Sosyal devletlerde GSYH içinde sosyal güvenliğe ayrılan paya bakarak ülkemizde sosyal devletin geriletildiğini söyleyebiliriz. 2016 yılında OECD ülkelerinde kamunun sosyal güvenlik harcamaları GSYH’nın ortalama yüzde 21 iken, Türkiye’de yüzde 13.5 gibi oldukça düşük düzeydedir.

100 KİŞİDEN 34’Ü SOSYAL GÜVENCEDEN YOKSUN
Raporda; sosyal güvenlik sisteminden yararlanamayanların çoğunluğunu kayıtdışı çalışanların oluşturduğuna dikkat çekilerek şu bilgiler paylaşıldı: “2017 yılında toplam istihdamın yüzde 34’ü kayıtdışıdır. Ücretsiz aile işçilerinin yüzde 91’i, kendi hesabına çalışanların yüzde 63’ü, ücretli ve yevmiyeli olarak çalışanların da yüzde 18’i kayıtdışı çalıştırılmaktadır. En düşük kayıtdışılık oranı ise yüzde 17 ile işverenlerdedir. Kayıtdışı istihdamın en yaygın olduğu kesim düşük gelirli ya da asgari geçim düzeyinin altında yaşayan yoksul kesimlerdir. Bu demektir ki toplumun korunmaya en fazla gereksinimi olan kesimi sosyal güvenceden yoksundur. Cinsiyet ve yaşa göre kayıtdışı istihdama baktığımızda ise kadınlar ve gençlerin sosyal güvenceden yoksun olarak çalıştığı görülmektedir. Kadınların yüzde 44.5’i, gençlerin de yüzde 45.5’inin hiçbir sosyal güvencesi yoktur.”



Kocaeli Koz

YORUMLAR

  • 0 Yorum
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Harikalar Dünyası’ndan öğretmenler gününe özel açılış!
Harikalar Dünyası’ndan öğretmenler gününe özel açılış!
Destek Çolakoğlu Metalurji’den, Başarı Dilovası’ndan!
Destek Çolakoğlu Metalurji’den, Başarı Dilovası’ndan!