CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na önceki gün Ankara’nın Çubuk ilçesinde bir saldırı yapıldı.
Saldırının yapıldığı yer, bir şehit cenazesi.
Bu saldırıya yol açan nedenleri, ülkedeki kaos ve gerilim siyasetinde aramak daha doğru olacaktır.
Özellikle seçim sürecinde yürütülen ayrımcı, kutuplaştırıcı siyaset üslubu, cehaletin esir aldığı bazı grupları bu saldırıları yapma noktasına getiriyor ne yazık ki.
Saldırı esnasında Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın, ‘Gerekli mesajı verdiniz, tepkinizi gösterdiniz…” şeklindeki açıklaması talihsizliktir.
Ankara Valiliği’nin protesto eylemi nitelemişi de aynı şekildedir.
Linç girişimini protesto eylemi olarak göstermek yanlıştır.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin saldırıya ilişkin, “Yüzde 9,83 oy aldığı yere giderken gerekli önlemleri alması lazımdı…” açıklaması da talihsizliktir.
…
En büyük talihsizliklerden birisi de, bizim de içinde bulunduğumuz medyanın bu tür olumsuzlukları tetiklemesi ve çanak tutmasıdır.
Sözde gazetecilerin attıkları manşetler, yaptıkları haberler insanları galeyana getirmektedir.
Güneş Gazetesi’nin bir manşeti çok konuşuldu. Tüm Türkiye genelinde büyük tepki çekti.
Bu gazetenin genel yayın yönetmeni olan şahsın, Ak Partili belediyelerden beslendiğini ve milyonlarca lira para kazandığını herkes biliyor.
Hatta Darıca belediyesinin konferansına da geldi.
Bu kişi sırf menfaat elde etmek, Ak Partili belediyelerden para kazanmak için gazetecilik mesleğini lekeliyor, birileri de izin veriyor.
Çok acı bir durum.
…
Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırının ardından sosyal medyadaki yorumlara bakıyorum da; inanın yazılanlar, yumruklardan daha tehlikeli.
Ak Partili belediye başkanı Muzaffer Bıyık örnek bir geçmiş olsun paylaşımı yapmış. Altındaki yorumlar resmen facia! Biz bu insanlarla aynı camiye gidip, aynı bayramlara mı kutluyoruz?
Çayırova spor kulübünün eski başkanı ve şu anda da Çayırova belediyesinde müdürlük yapan bir şahsiyetin paylaşımı da insanlık adına utanç verici.
Bu kişiler sanırım Ak Partili yöneticilere yaranmak ve yerlerini sağlamlaştırmak niyetinde ancak bunlara prim vermek de bu memlekete ihanettir.
Şiddetin her türlüsüne karşı gelmek lazım.
Saldırılara sevinmek ve ‘oh olsun’ demek ne insanlığa sığar ne de vicdana.
Yunus Emre'nin, Mevlana'nın, Hacı Bektaş'ın sevgiyi ve hoşgörüyü aşıladığı bu coğrafyada binlerce yıldır yaşayan, aynı dili konuşan, aynı dini paylaşan insanlar birbirine düşman hale gelmişler.
Başka düşmana gerek var mı?
Cehaletin esir aldığı bedenlere hükmeden siyasetçi-medya başta olmak üzere her kimin payı varsa aklını başına almalı.
Farklılıkları bir düşmanlık gerekçesi değil de gönül zenginliği olarak kabul etmek çok mu zor?
YORUMLAR