Türkiye belki de tarihinin en önemli ekonomik savaşını veriyor.
Ekonomide ki daralma, dövizin sürekli yükselişi, reel sebeplere dayanmadığı için bugün piyasalarda yaşananları bir ‘savaş’ olarak yorumluyoruz.
Türkiye ekonomisinin dolar endeksli olmasını, üretim kalemlerinin eksiltilerek, dışa bağımlılığının her geçen gün arttırılmasını yönetim hatası olarak görebiliriz.
Ancak, saatlik değişen dolar kurunu da iktidarların hatasına yada Ülke’de ki olağan gelişmelere bağlamak imkansız.
Bu süreçte gördük ki, çıkar grupları Ülke’de ki olumsuzluğu bile kişisel hırsları için ‘fırsata çevirme’ derdinde.
Stok kültürü yaratanlar…
Fırsatçılık yapanlar…
Fiyatlarla oynayanlar…
Kolay yoldan iflas seçeneğini hayata geçirenler…
İşçi çıkartanlar…
Özellikle de bankalar..
Bugün ortada bir sıkıntının olduğu aşikardır.
Ancak, bu sıkıntı yada kriz yada nasıl adlandırılırsa bugün yaşadıklarımızı da bu Ülke’de atlatacaktır.
Türkiye büyük ve güçlü bir Ülke’dir.
Sıkıntıların üstesinden gelecektir.
Özellikle inşaat sektörü başta olmak üzere, bir çok sektörde maliyetlerin artması, satışların durması, faizlerin sürekli yükselmesi daralmayı kaçınılmaz kılıyor.
Tam da bu noktada STK’lara büyük görevler düşmekte.
Öncelikli olarak iş çevrelerini temsil eden, Oda ve SİAD’lar, Türkiye’ye inanmak ve bu sürecin aşılacağından emin olmak zorunda.
İnandıkları doğrultu da, asli görevleri olan dayanışma kültürünü yaygınlaştırmak durumundalar.
Özellikle de bugünlerde dayanışmaya ve yardımlaşmaya ihtiyacımız var.
Bireysel dayanışma ve yardımlaşmada önemli ancak, iş dünyasını temsil eden STK’ların üyelerine sunacağı destekler çok daha önemli.
Bizim, ‘komşusu aç iken tok yatan bizden değildir’ diyen bir dinin mensupları olduğumuzu unutmamak gerek.
Ve bugün zor günleri birlikte aşmak için, kişisel çıkarlar değil, birlikte hareket ve birbirimize omuz vererek yürümemiz çok önemli.
Bugünlerde geçecek elbet, bugünleri geride bıraktığımızda bu zor günlerde sergilediğimiz tavır, bizi utandırmamalı, bunu düşünerek adımlar atmalı…