TSK'nın içindeki FETÖ yapılanmasına ilişkin İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'na ifade veren bir gizli tanığın anlatımları, örgütün ders çalıştırma bahanesiyle ağlarına düşürdüğü ve silahlı kuvvetlere sızmak için kullandığı çocukların beynini nasıl yıkadığını deşifre etti. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nda uzun yıllar görev yapmış gizli tanık Sarmaşık, ifadesinde şunları söyledi:
FOTOĞRAFİK HAFIZASI VAR
“1993 yılında ilköğretimde tanıştığım bir öğrencinin 'üniversitede okuyan abiler var, bedava ders çalıştırıyorlar' demesi üzerine cemaatle bilinçsiz olarak ilk temasımı kurdum. Burada isminin Z. olduğunu söyleyen bir abi ile tanıştık ve okuldan sonra beraber gittiğimiz bu evde ders çalışmaya başladık. İlk 3 ay sadece ders çalıştık. Daha sonra Z. abi tarafından Fethullah Gülen, ismi açıklanmadan, dolaylı olarak bize tanıtılmaya başlandı. Örneğin; her şeyi bildiği, çok kuvvetli bir fotoğrafik hafızası olduğu, zamanın alimi olarak nitelendirildiğini bize anlatarak merak duygumuzu kaşımaya başladı. Akabinde ilk olarak 'bermuda şeytan üçgen hakkındaki' bir konuşması kasetten bize dinletildi. Zamanla Gülen ismi bize söylenir oldu. Önce dini kitaplar, daha sonra da Gülen'in kitapları okutulmaya başlandı. 1995'in Mart ayından itibaren kendimizi artık 'şakirt' olarak nitelemeye başlamıştık."
'ATATÜRK DECCAL' DİYORLARDI
“1995 Nisan ayından itibaren askeri lise sınavları hedeflerimiz arasına girmişti.TSK'nın o dönem aleviler, dinsizler ve ateistlerin elinde bulunduğu, Peygamber Ocağı olan TSK'da Allah ve Peygamberine küfür edildiği, dinibütün insanların zulme uğradığı, bu nedenle de bizim gibi dindar insanların TSK'ya girerek kadrolaşmasının bizden sonraki nesiller için çok önemli olduğu, Atatürk'ün deccal olduğu Z. abi tarafından empoze edilmekteydi."
GELECEĞİ GÖREBİLİYOR...
“Aynı dönemde Fethullah Gülen'in insanüstü özelliklere sahip olduğu, kalp gözlerinin açık olduğu, geceleri ışık evlerini gezerek şakirtleri ziyaret ettiği, aynı anda Kabe'yi ziyaret ettiği, aynı zamanda da İstanbul'da olduğu, geleceği görebildiği, bir bakışı ile gusül abdesti olup olmadığını anlayabildiği gibi propaganda yapılıyordu. Böylece hem cemaate olan bağlılığımız artıyor hem de TSK'ya giriş için azmimiz kuvvetleniyordu."
FARKLI GÜZERGAHTAN GELİN
“Tedbir denen takiye yöntemleri yavaş yavaş açıklanmaya başlandı, bize kod isimler verildi. Ayrıca ışık evine gittiğimizin söylenmemesi, okul çıkışlarında her gün farklı güzergahlardan geliş gidiş yapılması, ev telefonundan görüşmelerde 'abi' kelimesini kullanmamamız söylendi. Tüm enerjimizi askeri lise sınavlarına yöneltmiştik. Her ne kadar askeri lise sınavları için çalışıyor olsak da TSK'nın hangi kuvvet okuluna (deniz-hava-kara) gideceğimize A. abi (bölge imamı) karar verirdi. Bize empoze edilen 'abilere mutlak itaat düsturu' gereği söylenene göre hareket edecektik."
SORULAR AYNEN ÇIKIVERDİ!
“1995 Haziran ayındaki askeri lise sınavlarına 2 hafta kala Z. abi, Matematik, Türkçe, Genel Yetenek, Sosyal Bilgiler alanlarında derlenmiş yaklaşık 300-400 sorunun bulunduğu el yazısı ile yazılmış fotokopi kağıtlarını bize dağıttı. Bu sorulara mutlak suretle çalışmamız gerektiğini, sınavlarda bu soruların veya benzerlerinin çıkacağını söyledi. Hatırladığım kadarıyla Deniz Lisesi sınavında 7-8 tane şıklar da yerli yerinde olacak şekilde birebir sorular çıktı. Diğer sorular da benzer formattaydı. Mülakatları da geçtikten sonra askeri okula girmeye hak kazandık."
'ABİ' YERİNE'BRO' VE 'KANKA'
“A. ve Z. abi, bizimle ilginecek abinin değişeceğini söyleyerek, askeri okulda uygulayacağımız tedbirleri anlattı. Söylediklerine göre Ramazan ayında oruç tutmamak, içki içmek, 'İla-yı kelimetullah yolunda' yapıldığı için dinen caizdi. Deniz lisesine gittikten sonra Y. abi ile tanıştırıldım. Buluşma yeri olarakSarıyer'de bir ışık evini kullanmaya başladık. Y. abi kullandığı evleri yılda bir olmak üzere güvenlik ve gizlilik nedeniyle değiştirmekteydi. Her yıl farklı ışık evlerini kullandık. Evlere gidiş geliş saat ve günleri sürekli değiştirilmekteydi. Kesinlikle telefon ile iletişim kurulmazdı. Okul içerisindeki öğretmenler, bölük komutanları ve sınıf arkadaşlarım hakkındaki gözlemlerimi Y. abiye aktarıyordum. 1999 yılında Deniz Harp Okulu'na teslim oldum. Bu sırada H. abi ile tanıştırıldım ve Y. abi ile irtibatımız kesildi."
NUMARAYA +1 ŞİFRELEME
“Harp okulu hayatım boyunca H. abi ile ankesörlü telefonla, kontörlü telefonla veya tek kullanımlık sim kartlar aracılığı ile irtibat kurup buluşma ve biraraya gelme hususlarında konuşuyorduk. Telefon konuşmalarımızda kesinlikle isim veya abi sıfatları kullanılmıyor, birbirimize daha samimi 'kanka, kardeşim, bro' gibi sıfatları kullanarak arkadaş havası verecek şekilde hitap ediyorduk. Telefon konuşmalarımızda zaman zaman H. abi ile İngilizce görüşmeler yaptığımız da oluyordu. Buluşma noktası olan ışık evlerinde görüşmelerimizde cep telefonun bataryası ve sim kartını çıkartarak başka odada muhafaza ediyorduk ve birbirimizin telefon numaralarını başka isim altında, numaranın her rakamının 1 artırılması (örneğin 05321234567 numara yerine her basamağa +1 sayı ekleyerek 05432345678 olması gibi) şeklinde şifreli olarak kaydedilmesi konularına özen gösteriyorduk."
FIRKATEYNE GİR, VİRÜSÜ YÜKLE
“H. abi, fırkateyn ve hücumbotlarda görev yapmamız gerektiğini tembihliyordu. Görev yaptığım gemilerde aynı zamanda personel subayı olduğum için erişim yetkimin olduğu personel, detaylı nüfus, adres, telefon, kurumsal ve kişisel e-posta bilgilerini içerir listeleri temin edip H. abiye veriyordum. 2005'in Nisan ayından itibaren benim cemaatin irtibat noktasındaki abim M. abi oldu. M. abi TSK içerisindeki cemaat mensubu olan ve aynı zamanda sorumlusu olduğu silahlı kuvvetler personeline 2 adet USB bellek verdi. Birinci flash belleğin bilgisayara takıldıktan 30 saniye içinde, içerisinde bulunan programın yüklenebildiği ve bilgisayar herhangi bir şekilde internete bağlandığında kullanıcının bilgisi haricinde başka bir sunucuya bilgisayarda bulunan word veexcel dosyalarının birer dosyasını kopyalamaya başladığını öğrendim. Ayrıca bilgisayara izinsiz olarak uzaktan erişim imkanı da sağladığı, programın çok küçük boyutlu olan ve Windows işletim sistemi içerisinde kendisini gizleyen o dönemde piyasada olan antivirüs programlarınca da tespit edilemeyen ve bu iş için özellikle bir trojen dosyası şeklinde olduğu da söylendi. İkinci flash bellek ise internete bağlanma imkanı olmayan bilgisayarlardan belge kopyalamak içindi.”
YORUMLAR