İlk yerli otomobil SUV ve elektrikli olacak!...
Reklam
Reklam

İlk yerli otomobil SUV ve elektrikli olacak! İşte satış tarihi

‘Türkiye’nin Otomobili’ için geri sayım başladı. Projenin başındak isim olan Gürcan Karakaş, tasarımda sona geldiklerini, ilk prototipi yıl sonunda tanıtacaklarını belirterek, “2022 ortasında satışa sunacağımız ilk araç elektrikli SUV olacak. Hiç kolay değil ama mühendislerin tabiriyle ‘roket bilimi’ de değil” dedi. Karakaş, 29 klasik üretici ve 500 startup firmasıyla rekabet edeceklerinin sinyalini de verdi.

İlk yerli otomobil SUV ve elektrikli olacak! İşte satış tarihi

‘Türkiye’nin Otomobili’ için geri sayım başladı. Projenin başındak isim olan Gürcan Karakaş, tasarımda sona geldiklerini, ilk prototipi yıl sonunda tanıtacaklarını belirterek, “2022 ortasında satışa sunacağımız ilk araç elektrikli SUV olacak. Hiç kolay değil ama mühendislerin tabiriyle ‘roket bilimi’ de değil” dedi. Karakaş, 29 klasik üretici ve 500 startup firmasıyla rekabet edeceklerinin sinyalini de verdi.

İlk yerli otomobil SUV ve elektrikli olacak! İşte satış tarihi
26 Mart 2019 - 09:10

Çok açık bir şekilde dünyada otomotiv endüstrisi çevresel kaygıların da zorlamasıyla önemli bir değişimin eşiğinde. Özellikle Avrupa’da bu çok fazla hissediliyor. Ülkelerin ve şehirlerin art arda dizel araçları yasaklama kararı, konvansiyonel motorlara yönelik ek vergilerin artması ve de en önemlisi karbondioksit (CO²) salınımının azaltılmasına yönelik AB’nin aldığı kararlar 100 yılı aşan geçmişe sahip otomotiv endüstrisini bir bilinmezliğin içine çekiyor.

Çünkü, tam olarak 2021’de (CO² 95 gram/km) başlayacak ve 2022 yılından itibaren kendini hissettirmesi beklenen ‘Elektrik Çağı’nın etkisinin ve sonuçlarının ne olacağını kimse kestiremiyor. Geleneksel otomobil satışlarının nasıl değişeceği, altyapıların (yeterli mi yetersiz mi o daha bilinmiyor) buna ne kadar izin vereceği, satış ve pazarlama alışkanlıklarının nasıl şekilleneceği ve en önemlisi satış sonrasında neler olacağına ilişkin bazı öngörüler var ama etkisinin nasıl olacağını bilen yok. Yani gerçekten geleceği elektrikli araçlar mı şekillendirecek yoksa bu araçlar başarısız olup yeniden konvansiyonel tekniklere veya başka çözümlere mi dönülecek. Anlayacağınız sektörün kafasında bir sürü soru var. Aslında biraz yaşayarak da göreceğiz.

29 ÜRETİCİ GEÇ KALDI

Kuşkusuz bu noktada en çok zorlanacaklar tarihi 100 yılı aşan mevcut otomobil markaları olacak. Bu markalar dünya çapında milyarlarca dolarlık yatırımları, yüz binleri bulan istihdamı ve mevcut teknolojilerini bir tarafa iterek yeni çağ için yeni yatırımlar yapmak zorundalar. En azından kanunlar gereği bunu yapmalılar aksi takdirde büyük cezalar ödeyecekler.

Mart başında Cenevre fuarında ‘300 milyar dolarlık korku’ başlığıyla bunu dile getirmiştim, geçtiğimiz hafta da ‘Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde ‘Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu’ (TOGG) CEO’su Gürcan Karakaş şu sözlerle tekrarlamış; “Bu dönüşümün klasik üreticiler de farkında, bu nedenle gelecek 10 yılda 29 klasik üreticinin bu yeni alana yapacağı yatırım miktarı 300 milyar dolar olacak. Belki biraz geç kalmış olabilirler ama gittikleri istikamete bakınca ciddi boyutlarda bu dönüşümde yer alma, dönüşümü şekillendirme isteği var.”

Karakaş’ın konuşmasında dikkatimi çeken diğer bir ayrıntı ise geleneksel markaların toplam pazardan alacağı payla ilgiliydi: “Dünya otomotiv pazarı büyümeye devam ediyor. 2017’de ciro 3.7 trilyon dolarken, 2035’de 5.7 trilyon dolar öngörülüyor. Evet ciro büyüyecek ama 2035 yılında klasik otomobil üreticilerinin toplam kârdan aldığı pay yüzde 60’lara gerileyecek. Bugün kârdan sadece yüzde 1 pay alan yeni mobilitenin (yeni nesil şirketler) payının ise yüzde 40’a yükselmesi bekleniyor. Bu yüzde 40 henüz ortaya çıkmamış ürünler veya iş modellerinden yani ekosistemden kaynaklanacak. Bu küçümsenecek bir rakam değil. Sadece beklenen kârlılık 2035 yılında 155 milyar dolar. Cirosunu da 10 katı varsayabiliriz.”

BAŞLANGIÇ ÇİZGİSİNDEYİZ

2022’nin ikinci yarısında satışa sunulacak ‘Türkiye’nin Otomobili’ projesinin bu öngörüler doğrultusunda önemli olduğunu söylüyor. Bu alanda yarışın henüz başladığını da kaydeden Karakaş, “Başlangıç çizgisine gelen şirketler hemen hemen aynı hizadalar. Rakiplerimiz 100 yıllık otomobil markaları değil. Ama Çin’de şu an 3/4’ü otomobilin kendisinden çok yaratacağı ekosistemden pay almak üzere çalışan 500 tane bizim gibi startup var. Rakibimiz Çin’dekiler gibi hızlı, yalın ve çevik, elektrik- elektronikten, bağlantılı cihazlardan ve akıllı uygulamalardan anlayanlar şirketler. Biz bu mega trende son vagonundan dahil olduk. Başarmak için çok çalışmamız gerekiyor, kolay değil ama mühendislerin tabiriyle ‘roket bilimi’ de değil. Şunu da unutmayalım 2022’de dünyada tamamen elektrikli 60’ın üzerinde yeni model piyasaya çıkacak. Dolayısıyla bizim kendimize koyduğumuz hedef 2022 yılında aracımızın piyasaya girmiş olması” yorumunu yapıyor.

Aslında Karakaş en başından beri savunduğum, “Yerli otomobil elektrikli ve aynı zamanda otonom gibi geleceğin teknolojilerini içinde barındıran bir yapıda olursa treni yakalarız, aksi takdirde konvansiyonel bir araçla işimiz mucizelere kalır” düşüncemi doğruluyor. Yerli otomobil 2011 yılında ilk gündeme geldiğinde bu yüzden eleştirmiştim, daha doğrusu bu şekilde olmayacağını savunmuştum. Çünkü konvansiyonel bir araç 100 yıllık şirketlerle rekabet edecekti ki endüstri değiştiği için bu şansı bile olmayacaktı. 2017 sonunda ‘Türkiye’nin Otomobili’ ismiyle doğru proje gündeme geldi ama şimdi de endüstrinin içine girdiği belirsizlikle karşı karşıya. Evet Karakaş ve ekibinin projesi bu yarışta kesinlikle geri kalmayacak ama rakipleri hem klasik otomobil üreticileri hem de yeni nesil şirketler olacak. Ayrıca endüstriyi nelerin beklediğini de bilmiyoruz. Kısacası öyle basit bir yarışa girmiyoruz. Karakaş boşuna ‘roket’ örneği vermemiş.

PARA KONUSUNDA SIKINTI YOK GİBİ

‘Türkiye’nin otomobili’ projesiyle ilgili en çok sorulan soruların başında, “Ekonomide yaşanan dalgalanma sürecisinde babayiğitler projeye finansman sağlıyor mu?“ yer alıyor. Bu konuda çok fazla bilgi sahibi değilim ama istihdam artışından, mühendis sayılarından, ofislerinden anladığım ödemelerde bir sıkıntı yaşanmıyor. Babayiğitler kadrolaşma ve projelendirme konusunda bütçeyi sağlamış gibiler. Kuşkusuz fabrika yatırımı ve üretim süreci gibi büyük yatırımlara ilişkin sorulara en doğru cevabı yine Gürcan Karakaş verecektir.

ÖNCELİK KAMU DEĞİL VATANDAŞ

Hatırlatırsanız, yerli otomobilin 5 babayiğit tarafından yapılması gündeme gelince, kamudan ve iş dünyasından destek siparişleri yağmıştı. Biri ‘Ben 200 adet istiyorum’ diyor, diğeri ‘1000 adet alırım’ şeklinde beyanatlarda veriyordu. Bu siparişler gazetelerde liste halinde manşet bile oldu. Daha sonra kamu kurumlarına 5 bin adetlik bir alım yapılacağı söylendi. Gelinen noktada araç sedan yerine SUV olacağı için Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu’nun (TOGG) ilk etapta kamu yerine yönünü vatandaşa çevirdiğini çok rahat söyleyebiliriz.

JAN NAHUM HAZIR AMA KIRAÇ NE DİYECEK?

Geçen hafta ‘Hexagon, yerli otoya dahil edilecek mi?’ başlıklı yazım sonrası Jan Nahum aradı. Yazdıklarımın kurgudaki önemli bir deliğe işaret ettiğini belirten Nahum, “Yerli markamızın ve otomotiv ürünümüzün geliştirilmesi yabancı bir mühendislik ve tasarım kurumuna delege edemeyeceğimiz kadar önemli ve stratejik bir konu. Tabii ki bilgi eksiğimizi onlardan sağlayacak ve tamamlayacağız. Ancak işin, süreçlerinin, yönetiminin, kararlarının başında biz olmalıyız. İşte Hexagon Mühendislik bu konuda devreye giriyor. Sanayi Bakanı Mustafa Varank’ın da dediği gibi New York Taksi döneminde Hexagon sürecin şekillenmesinde etkin olmuştur. Daha sonra ABD posta servisinin (USPS) 150 bin civarı araç (6 milyar dolar) boyutundaki ihale için geliştirdiğimiz aracımız, iki veya üç finalist arasına girdi. Değerlendirmenin son aşamasındayız. Bu aracın en önemli özelliklerinden biri, bir elektrikli aracın en önemli üç bileşeninden (batarya, motor, yazılım) olan yazılımın tamamen Hexagon’a ait olması ve genç Türk mühendis ve yazılım ekibi tarafından yapılmış olması. Artık her ne tür bir kara aracı olursa olsun, elektrikli araç yazılımı konusunda, yabancı teknolojiye hiçbir ihtiyacımız yok. Kendi en ileri seviyede teknolojimize sahip ve özerk durumdayız. Tasarladığımız araçlar satıldıklarında da başarılı oluyor. En iyi örneği Karsan Jest. Sonuç; yapabiliyoruz, yaptık, tekrar tekrar yapabiliriz! Milli araç için yapmamamız için hiç bir sebep yok. Hexagon Mühendislik halen Türkiye de var olan bu konudaki en entegre ve deneyimli mühendislik kurumu. Yerli oto konusunda bir an önce görev alabilmeli.”

Jan Nahum, göreve hazır ama bakalım ‘Türkiye’nin Otomobili’ni yapanlar ve beş babayiğit arasında bulunan İnan Kıraç ne diyecek?

NEDEN SEDAN YERİNE SUV?

Gürcan Karakaş, Uludağ’daki konuşmasında ‘Türkiye’nin otomobili’ olarak anlandırdıkları projenin tasarımında sona yaklaştıklarını belirterek, “Tasarım önümüzdeki günlerde bitmiş olacak. Takvimimize göre 2021 sonu, 2022 ilk çeyreği gibi homologasyon çalışmaları tamamlanacak, 2022 yılının ortasında da satışa başlayacağız. Ayrıca akıllı fabrikanın tasarım ve inşaatına da bu yıl içinde başlıyoruz. Bizim otomobilimiz 2022 yılında piyasaya çıktığında Avrupa kıtasında geleneksel olmayan bir üretici tarafından üretilmiş ilk elektrikli SUV olacak” açıklamasını yaptı. Yani Karakaş, klasik otomobil markalarının dışında ilk elektrikli SUV’u satışa sunacaklarını söylüyor. Bir hayli iddialı…
Bu noktada herkesin aklına ise, “Neden satışların yarıdan fazlası sedan olan Türkiye’de ilk yerli otomobil SUV olacak?” sorusu geliyor. Sebebi açık; SUV’un payı dünyada ve özellikle Avrupa’da çok hızla yükseliyor. Avrupa’da 2018’de SUV satışları yüzde 19’luk artışla 5.4 milyon adede yükseldi. Araştırma şirketi JATO’nun verilerine göre SUV’ların pazar payı 5.4 puan artarak 34.6’ya çıktı. SUV araçların pazar payı artarken, kompakt otoların payı yüzde 17.8’e, sedanların payı yüzde 6.7’e geriledi. Avrupa kadar olmasa da Türkiye’de de SUV satışları hızla artıyor. 2018’de SUV’ların pazardan aldıkları pay yüzde 21.9’a kadar yükseldi. Türkiye’de toplam pazarın yüzde 50’si sedan olmasına rağmen kısa süre içinde SUV’da Avrupa’daki pazar payı oranlarının yakalayacağı düşünülüyor. Bu yüzden Karakaş ve ekibi önceliği SUV’a vermiş. Ayrıca bu modelin ileri ki aşamada ihraç edileceği de düşünülürse doğru karar.

Ama bence işin bir de maliyet yönü var. Biliyorsunuz menzilin artması için kullanılan bataryalar da artıyor. Batarya artması daha büyük bir kasa gereksinimi yaratıyor. Hatırlarsınız, sedan araçlarda bataryalar yüzünden bagajda yer kalmıyordu.

LAS VEGAS MI CENEVRE Mİ?

‘Türkiye’nin Otomobili‘ ilk gündeme geldiğinde prototipin 2019 Mart ayında sergileneceği, piyasaya çıkmasının da 2021 olacağı açıklanmıştı. Gelinen noktada aksi bir durum olmazsa prototipin bu yılın sonunda tanıtılacağı, aracın ise 2022 yılı ortasında satışa sunulacağı resmi olarak açıklandı. Yani 1 yıla yakın bir rötar var ki bu da anlaşılabilir bir şey. Benim merak ettiğim, ilk prototipin nerede sergileneceği. Geleceğin teknolojilerini içinde barındırdığı için Ocak’ta Las Vegas’taki 2022’in ilk şovu olacak CES fuarında mı yoksa Mart 2022’deki Cenevre Otomobil Fuarı’nda mı sergilenecek? Ya da fuar maliyetleri yüksek diye uluslararası tanıtımı yapılmayacak mı? Eğer global olmak istiyorsak bence muhakkak bu iki fuardan birinden olmamız gerekiyor.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Harikalar Dünyası’ndan öğretmenler gününe özel açılış!
Harikalar Dünyası’ndan öğretmenler gününe özel açılış!
Destek Çolakoğlu Metalurji’den, Başarı Dilovası’ndan!
Destek Çolakoğlu Metalurji’den, Başarı Dilovası’ndan!