Pazar günü Türkiye kararını verecek, ya mevcut sistemle devam edilecek ya da yeni sistem değişikliği halkın oyları ile kabul edilecek.
Yeni Anayasa taslağında başkanlık sistemi kadar, tartışılan bir diğer konuda Hakim ve Savcıların yapısını düzenleyecek madde.
Muhalefet bu değişikliğe ısrarla karşı çıkıyor, yapısı değişecek olan ve üyelerini seçilmişlerin belirleyeceği, hakim ve savcıların güvenilirliğinin tartışılacağını savunuyor.
Bu aslında tamamen Türkiye’nin yetiştirdiği ve yetiştireceği hakim ve savcıya olan güvensizliğin göstergesi.
Esasında, hakim ve savcıyı kimin nereye atadığından çok hakim ve savcının ne kadar adil olduğu, ne kadar karakterli, namuslu olduğu ile alakalı bir durum.
Yani bir hakim yada savcı namuslu ise adalet inancı olan kişi ise, atamasını kim yaparsa yapsın, o hakim ve savcı adaletten, hukuktan şaşmaz ve hukukun gereğini yapar.
Türkiye’de adalet mekanizması, namuslu, adaletli, kararlarını ‘vicdanı ile cüzdanı arasına sıkışmadan verebilen’ hakim ve savcılarla düzelir.
Hakim ve savcı adaletli, liyakatlı olmadığı sürece, mevcut sistem de, adalete olan güveni sarsmıştır.
FTÖ ihanet şebekesi mevcut sistemi kullanarak, adli k makamları ele geçirmiştir, tabi ki 2010 referandumunun buna katkısı fazlası ile olmuştur.
Yani, hakim ve savcıların yapısını, kimlerin atadığını tartışmak bence yersiz bir tartışma, Türk Yargısı ancak ve ancak namuslu, adil, vatanını seven Türk Yargıçları ile düzelir.
Yani hakim ve savcıların yapısını ve atama şeklini tartışmak, Türk Yargıçlarına olan güvensizliğin sonucudur ve bu durum yargıçlarımızı itibarsızlaştırmaktadır.
Yine hakim ve savcılarımıza ciddi ithamların olduğu bir tartışma sıkça dile getirilir, ‘FETÖ’nün siyasi ayağına dokunulamıyor’
Bu durum her ne kadar iktidara yönelik eleştiri olsa da özü itibariyle yargı mensuplarımıza yönelik bir eleştiridir.
Bugün Gebze’de yada Türkiye’nin her hangi bir köşesinde, FETÖ soruşturması yapan bir Savcı, yaptığı sorgulamalar, araştırmalar, topladığı delillerle bir Belediye Başkanının, bir Milletvekili’nin, bir Bakan’ın suça bulaştığını, FETÖ ile organik bağı olduğunu tespit etti de, iktidar mı bunu durdurdu…
İktidarın kendi yetkisi dahilinde, Belediye Başkanı, Milletvekili için soruşturma izni vermesi gerekli.
Ancak, suça bulaştığı delillerle ispatlanmış, bir Milletvekili için dosya hazırlamakta bir Savcı’nın sorumluluğundadır.
Türkiye’de, terör örgütü ile bağlantısı savcılarca tespit edilip, dosyası hazırlanıp ta, bu dosyaların meclisten red edildiği bir durum mu var?
Yada, delilerin işaret ettiği ve suça bulaştığının izlerinin tespit edildiği her hangi bir belediye başkanı için soruşturma yapmış bir savcının önünün kesildiği bir durum mu var?
Bu noktadan da baktığımızda, adalet mekanizmasında sorgulama ve itamlar o mekanizma içinde yer alan hakim ve savcılarla alakalı bir durumdur.
Ve Türkiye’de adalet mekanizması sadece, adil, dürüst, vatansever, namuslu hakim ve savcılarla ‘adil’ olur.
Aksi halde, bir yargıcı kimin atayıp, kimin hangi makama gönderdiğinin bir önemi yoktur.
YORUMLAR