Her ölüm erken ölümdür.
Hayatın en önemli gerçeğidir, ölüm.
Ve aynı zamanda bir öğretmendir, ne güzel dersler verir, insan olana…
Ötesi yok, ölüyorsun işte.
Paran pulun, mevkiin makamın ne olursa olsun, kaçışın yok, ölüyorsun, öleceksin.
Ve öleceğini bilerek yaşamak, yaşayabilmek ne çok kötü şeyi tamir eder, ne kadar çok güzel şeyleri ortaya çıkarır.
Her canlı gibi bir gün ölüp gideceğiz, işte o zaman ‘doğru yaşadım’ diyebilmek, Dünya nimetlerinin tamamının üstünde olsa gerek.
Oysa, yaşamın içinde Dünya nimetleri için ne denli kötülükler, fenalıklar yapılır, ne çok kalp kırılır, ihtiraslar, hırslar uğrana ne büyük suçlar işlenir.
Gebze’nin en varlıklı isimleri arasındadır İlker Çakır ve benim tanıdığım bu varlıklarını çokta önemsemeyen biridir Çakır.
Öyle olmasa hiçbir karşılık beklemeden, önüne hiçbir hedef koymadan, sırf Gebze sevgisi ile benim bizzat bildiğim en az 10 milyon kadar bir parayı 3 yılda Gebzespor’u bataktan kurtarmak için harcar mıydı?
2 yıl kadar çok yakınında olmuştum İlker Çakır’ın, zaman zaman tüm günü birlikte geçirirdik ve genelde yaptığı iş kapısını çalan ihtiyaç sahiplerine, kimisine az, kimisine çok maddi destekte bulunmak, sıkıntısını çözmekti.
Dünya malına önem verse, hiç adını bilmediği kişilere para dağıtır mıydı?
Gebze’yi çok seven, nevi şahsına münhasır farklı bir isimdir İlker Çakır.
Ve temas ettiği her insanın yardımına koşmak gibi bir refleksi, yapısı vardır.
Özü, sözü bir adamdır.
Koca yürekli bir adam, gözü kara, dağ gibi adamdır.
Ama ben yine İlker Çakır’ı o yakın olduğumuz dönemde gözlemlerdim, babası Salih Çakır ile farklı bir bağı vardı.
Öyle ki, babası telefonla aradığında dahi ayağa kalkar, ceketi varsa önünü iliklerdi, telefonla konuşurken bunu yapardı ki, karşılaştığında ki tavrını siz hesaplayın.
Baba Salih Çakır’da baba gibiydi, öyle çok laf etmez, ama konuştuğu da anında karşılık bulurdu.
Dünya yansa umurunda olmazdı, ama İlker Çakır’ın babasının kaşı çatılsa günlerce içine dert ederdi.
Amansız bir hastalığın pençesine düştü Salih Çakır, iki yıla yakındır kanser illeti ile uğraşıyordu, son iki ayda rahatsızlığı artmıştı, hiç öyle sızlanmadı, tedavisini bile öncelikleri arasına almadı, yaşam kalitesi ve yaşam standardından taviz vermeyerek, adeta ölüme meydan okuyordu.
Çakırların babası idi, sızlanmakta ona yakışmazdı.
O dev adam, Gebze sevgisi ile dolu İlker Çakır babasını kaybetti, yıkıldı…
Öksüz kaldı, İlker Çakır.
Bir basın toplantısında Gebzelilerin Gebzespor’a ilgisizliğine öfkelendiği zaman, “Gebze’nin namusuna sahip çıkıyoruz, Gebze’de artık üzerine düşeni yapsın” demişti.
İlker Çakır, Gebze’yi yönetenlerin yapmasını gerekeni yapmış, daha fazlası içinde çok mücadele etmişti.
İlker Çakır, öksüz kalan herkese, kendi çapında destek elini uzatma uğraşı vermişti…
Ama İlker Çakır öksüz kaldığında Gebze ne kadar bu yürekli adama destek oldu?
YORUMLAR