Hikayeyi bir çok kez duymuş, okumuş, dinlemiş olabilirsiniz..
Ancak, son süreçte Gebze gelişip, güzelleşip, yeni ve lüks mekanlara kavuştukça, bu yatırımcılara karşı takınılan tavır, bu hikayeyi anımsattı bana.
Hikaye şöyle;
Dere, tepe, dağ, bayır dolaşmayı seven tek gözlü bir adam varmış, yürür yürür gidermiş, gider gider yürürmüş.
Bir gün uzaklarda, renkleri karma karışık, alacalı, bulacalı garip bir köy görmüş. Yaklaşmış köyle doğru, yollar bir tuhaf, evler bir tuhaf insanları bir tuhafmış bu köyün.
Girince köyün içine anlamış meseleyi: körler köyü imiş burası. Kadınlar, erkekler, çocuklar, velhasıl herkesin sımsıkı kapalı imiş gözleri...
Bizim tek gözlü gezgin karar vermiş bu köyde yaşamaya; “Hiç değilse benim bir gözüm var diyormuş. Körler ülkesinde şaşılar kral olur derler; ben de bunların başına geçer kral gibi yaşarım.”
Körlerin gözleri yokmuş ama, elleri burunları, bilhassa kulakları çok hassasmış ve kendi kurdukları düzenlerinde yuvarlanıp gidiyorlarmış.
Tek gözlü adam onların şaşkın hallerini seyrediyormuş; yürümeleri başka, konuşmaları başka başka türlü imiş. Bir gün körlerden biri öteki körün malını aşırmış, bunu sadece tek gözlü adam görmüş ve bağırarak ilan etmiş;
- Filancanın malını filanca çaldı!!!
- Körler: Nereden biliyorsun, o kadar uzaktan duyulmaz ki, demişler.
- Tek gözlü adam: Ben duymadım gördüm. Gözüm var benim, görüyorum.
Körler göz diye, görme diye bir şey bilmiyorlarmış. Uzun yıllardır çoktan unutmuşlar bu hissi.
- Ne demek görmek, nasıl görüyorsun, yani duyulmayacak uzak mesafeden anlıyor musun ne olup bittiğini?
- Anlıyorum tabi demiş adam.
- Ya o zaman imtihan edeceğiz seni, sana inanmıyoruz!
Adamı alıp uzak bir yere dikmişler, hiçbir şeyin işitilemeyeceği bir mesafe olduğunu biliyorlarmış.
- Anlat bakalım ne yaptığımızı!
O da anlatmış:
- Oturuyorsunuz, konuşuyorsunuz, şu ayağa kalktı, beriki bacağını sallıyor v.s.
Bir ara körler bir evin içine girmişler ve bağırmışlar: Anlatsana..
Adam: İçeri girdiniz, göremiyorum.
Körler: Ne oldu yani içeri girmekle! Elli santim fark var haydi anlat diye bağırmışlar.
- Arada duvar var, göremiyorum demiş adam.
- Sen atıyorsun, demin söylediklerin tesadüf etti, bak şimdi bilemiyorsun.
- Çıkın dışarı söyleyeceğim demiş adam.
Körler: Ha içeri he dışarı, ne fark eder yani, bu kadar uzaktan duyabildiğine göre!
- Ben duymuyorum, görüyorum diyormuş adam.
Körler: Öyle şey olmaz. Sen de bir bozukluk var, saçmalıyorsun, acaip şeyler
söylüyorsun, seni hekime muayene ettireceğiz.
Adamı yaka paça yakalayıp köyün hekimine götürmüşler. Hekim de kör tabii. Elleri ile adamı yoklamaya başlamış. Vücudunda, bacağında, yüzünde gezdirirken elini;
- Buldum, demiş, bozukluk burada!
Adamın açık olan gözünü kastederek hekim devam etmiş, saçmalaması bundan dolayı, ben şimdi düzeltirim hallederim bu işi.
Körler ülkesinde kral olmaya kalkan tek gözlü gezgin zor kurtarmış
kendisini oradan.
Körler görenleri anlayamazlar, saçmalıyor sanırlar, düzeltip kendilerine benzetmek için de var olan gayretleri ile gören gözleri çıkarmaya çalışırlar. Çünkü iyilik yaptıklarını sanırlar.
Beyni kalıplaşmış insanlar ve topluluklar da doğru algılayamaz, değerlendirme yapamazlar.
Hoşgörüleri yoktur. Kendi karanlık düzenlerine alışık olduklarından her yeni davranış ve düşünceyi kendilerine benzetmek gibi bir “iyi niyet” taşırlar...
-
İşte Gebze’de de tam buna benzer bir manzara var.
Hep birlikte şikayet eder, isyan ederiz hatta; ‘Gebze’de gidilecek mekan yok’ diye.
Yahu şimdi tüm markaların, birkaç tane şubesi var. Hatta çıtayı yükseğe çıkartanlar var, bunlardan birisi de gusso..
Adamlar, Cadde’yi, Nişantaşı’nı, Ortaköy’ü Gebze’ye getiriyor, o kalitede bir mekan yapıyor.
Daha açılmadan, karşılaştığı sorunlar ‘körler köyü’ hikayesindekine benziyor.
Şikayet ediyorlar, ‘tente ruhsatı yok. Yok. Var da, metresi eksik. Santimi kısa. Ölçtüm valla’
Kalemşörler, Gebze düşmanları yazıyor, karalıyor, ‘ateş etmişler, kurşunlar, yaralanmalar’
Aslı, astarı olmayan şeyler…
İşte bizim körler köyümüzde böyle.
Az gelişmişlikten, lüks mekan olmamasından şikayet eder, bu ihtiyacı karşılayacak mekanları da kendi çöplüklerine benzetmek için olağanüstü çaba harcarlar.
YORUMLAR