Öğretmenler de gitmesin...
Reklam
Reklam
Caner Pesen

Caner Pesen

Yeni süreç!

Öğretmenler de gitmesin...

24 Kasım 2024 - 14:00

Öğretmenler de gitmesin...
‘Ulusları kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir’, ‘öğretmen mum gibidir, kendisi tükenirken etrafını aydınlatır’, ‘toplumun düşmanı cehalet, cehaletin düşmanı öğretmendir’, ‘öğretmen bilgi tohumu eken bahçıvan gibidir’…Öğretmenlik mesleğinin ne olduğunu, nasıl bir meslek olduğunu anlatan, çok daha fazla doğru ve değerli söz sıralayabiliriz…Öğretmenin dünyada ki karşılığını, evrensel tanım ve anlamanı bir kenara bırakıp, Ulu Önderimiz, Başöğretmenimiz, Cumhuriyetimizin kurucusu, Dünya Lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün öğretmen tanımı ve öğretmene verdiği değer üzerinden bakacak olursak da, anne ve babamızdan sonra bize yakın insanlar olan öğretmenlerimizin ne denli önemli insanlar olduğunu anlayabiliriz.
‘Öğretmenler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır’ diyen Gazi, yeni nesil beklentisini şöyle ifade eder, ‘fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller...’
Atatürk 24 Kasım 1928’de Başöğretmen olarak kabul edildi, Atamızın doğumunun 100. Yılına denk gelen 1981’den itibaren de 24 Kasım Öğretmenler Günü olarak kutlanır.
5 Ekim Dünya Öğretmenler Günüdür ama biz, 24 Kasım’ı öğretmenler günü olarak kutlarız çünkü, bizim öğretmenlere çok değer veren Atamız o gün Başöğretmen seçilmiş ve o günü öğretmenlere adamıştır.
Bugün, açıkta bekleyen 600 bini aşkın öğretmen adayını, her yıl 80-90 bin mezun verirken, zora ki 20 bin atamanın olduğu, mülakat mağduru olan, çay-servis hakları elinden alınan, özel okullar da maaş olarak, çalışma koşulları olarak ‘aşağılanan’ öğretmenleri gördükçe, mesleğin yüceliğini ve değerini anlamadığımızı bir kez daha görebiliyoruz.
..Ve öğretmenler de gidiyor.
Selvi çok başarılı fizik öğretmeni, eşi Yaşar matematik öğretmeni, meslekte 20 yılı devirmiş ve başarmış öğretmenler, öyle ki, Selvi hoca anlaştığı özel okulun reklam yüzleri arasında yer alıyor ve çalışma koşulları, maaşı da ona göre belirleniyor.
Dünya tatlısı iki de evlatları var.
Çocuklar olduktan sonra güvensiz sokakları, geleceğe dair kaygılarını daha fazla sorun etmeye başladılar ve çok sevdikleri öğretmenlik mesleğini bir kenara iterek, çocukları için daha güzel bir dünya kurma çabasına girerek, İsveç'e gittiler.
Yaşar hocam işçi olarak çalışmaya başlarken, Selvi hocam da, hayata yeni atılmış üniversite mezunu bir genç gibi yeniden eğitimlere başladı, dil eğitimi alıyor, yeni hayatlarında kendisi ve çocukları için daha iyi koşullar oluşturmak için kurslarla, yeni mesleklerle ilgileniyor.
Oysa Selvi hocam tam da, ‘fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür’ nesilleri yetiştirecek, kendisini o derece geliştirmiş, eli öpülesi bir öğretmen…
Sadece öğrencileri için değil, çevresi, dostları içinde önemli bir figürdü, yanınızda Selvi hocam varsa, nerde olursanız olun güvendesinizdir, rahatta olabilirsiniz, o hepinizi korur kollar, bilgili çok bilgili bir insan, kendisini bildiği gibi haklarını hukukunu da bilir, gözü de karadır öyle kimselere baş eğmez, eyvallahı yoktur…Asiliği değil kendisini bilmesidir O’nu başeğmez, güçlü kılan.
Güvensiz hale gelen sokaklar, geleceği dair kaygılar da kendisi adına değil, tamamen çocukları için duyduğu kaygıydı, bu sebeple bıraktı tüm dostlarını, başarmışlıklarını, birikimlerini ve biriktirdiklerini..
Bilal elimizde büyüdü, öğretmenlik hayaliydi, başardı da, matematik öğretmeni oldu, bir süre özel okul denedi ama özel okulun öncelikli olarak velileri memnun etme kaygısı, maaş ve çalışma koşulların da ki ‘aşağılamalara’ çok fazla dayanamadı, bir akrabasının sebze-meyve halinde ki dükkanı işletmeye başladı, şimdiler de kazancı bir öğretmenin maaşının 2-3 katı civarında ama aklı hep öğretmenlikte, bazı köy derneklerinde özel dersler veriyor, dokunduğu, geliştirdiği, sınav kazanmalarına katkı sunduğu onlarca öğrencisi var.
İçinde ki öğretmenlik aşkını yenemediği için KPSS’ye girdi ama mülakatta ‘yuvarlama’da yuvarlanmış, yine olmadı, atanamadı.
Enes, üç harfli marketlerden birisinde kasiyerdi, şimdiler de birkaç şubenin müdürü ama gelecek planlaması yapamıyor, öğretmenlik aşkıyla yanıp, tutuşuyor.
Onlar kasiyer olmak için, kabzımal olmak, polis-asker olmak, pazarcı olmak için okumadılar, onlar para kazanmak yada zengin olmak içinde okumadılar, onlar öğretmen olmak için okudular, hayalleri vardı, kendilerini hep sınıflarında, öğrencilerinin arısında hayal ettiler ama çok azı bu şansı yakalayabildi.
Başarmış olanların da belli kaygıları ve endişeleri hiç bitmedi, gittiler…
Mühendisler, hekimler gidiyordu, ‘giderlerse gitsinler’ demesi kolay, nasılsa niteliksiz, liyakatsız binlercesi sırada bekliyor.
Gidenler gitsin ama geleceğimizi inşa edecek, fikri hür, vicdanı hür nesilleri yetiştirecek o değerli, nitelikli, liyakatlı öğretmenlerimiz gitmesin, bunun için samimi çabalar sarf edilsin lütfen.
Öğretmen, özlük hakları için ses yükseltmemeli, varsa öğretmene dair bir eksik, yanlış, (ki, bu dönemde çokça var) o haksızlığın, eksikliğin giderilmesi için toplumun her kesiminden ses yükselmeli, öğretmenin yetiştirdiği avukatlar, hekimler, özellikle de vekiller ses yükseltmeli, onlar savunmalı öğretmenlerini..
Özel okulun müteahhidinin inisiyatifine bırakılmamalı öğretmenin özlük hakları, çayını, servisini, temizliğini öğretmen dert edinmemeli, biz öğrencileri ses yükseltmeli, mücadele etmeliyiz öğretmenlerimiz için.
Bugün 24 Kasım çok daha güzel bir öğretmenler günü yazısı yazmayı çok isterdim…tüm olumsuzluklara, müfredat ve mülakat kamburuna rağmen, yeni nesli, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bireyler olarak yetiştirme çabası içinde olan tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum..
 
 
 
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum