‘Bu günler en kötü günlerdir’ diye dua edelim, en kötü günleri yaşıyoruz diye umalım, bu korona belası bize hiç bilmediğimiz şeyleri yaşatıyor.
Yaklaşık 50 gündür sokağa çıkma yasağı olan yaşlılarımız, ilk kez geçtiğimiz hafta belli bir saat aralığında sokağa çıktılar.
Meğer ne kadar çok yaşlı nüfusumuz varmış, Gebze’nin hemen tüm alanı insan doldu.
Parklar, meydanlar, yeşil alanlar…
Nasıl mutluydu, heyecanlıydılar, çocuklar gibi şendiler, ‘buna da şükür’ diyordu bir çoğu.
İnanılmaz güzel sahneler, hoş görüntüler vardı.
Oysa bu sokağa çıkışta engelli bir serbestlikti, yürüme mesafesine çıkılabiliyor, normal vatandaşa sokak engeli olduğu için tek başına yada yaşıtınla çıkmak durumundasın, daha bir çok engel vardı ama yaşlılarımız genel anlamda mutluydu, nefes aldı.
Buna bile sevindiler, sevindik ya çok söze de gerek yok, İnşallah en zor günleri yaşıyoruzdur, Allah beterinden saklasın.
Ve bizim için her şeyden daha kıymetli olan, inancımız gereği, ayaklarının altında cennet olduğu müjdelenmiş annelerimiz…
‘Tüketim toplumunun yarattığı bir gün’, ‘Anneler bir gün değil her gün hatırlanmalı’ ve benzeri tüm eleştirilere katılmakla beraber, o en kıymetlilerimizin, annelerimizin özel bir günde, kendilerine özel anılarla hatırlanması ve fazladan sevgi gösterilmesini de asla yanlış bulmuyorum.
Madem canlarımız, madem en kıymetli hazinelerimiz, özellikle yaşlı olanlar için özel bir günü onlara ayırmakta, sevgimizi gösterip, bağrımıza basıp, sevindirmemizde ne sakınca var…
Bunu her gün yapana helal olsun, bunu her gün yapan yine yapmaya devam etsin, ama Mayıs ayının ikinci pazarı Anneler günü olarak kutlanıyor, ben öncelikli olarak evladı yanında olmayıp, anneler gününü buruk kutlayan, başta kahraman şehitlerimizin anneleri olmak üzere ve annelerinden ayrı bu özel günü kutlamak durumunda olan evlatlar ile tüm annelerin ve anne adaylarının anneler gününü bir kez daha kutluyorum.
Yaşlılarımızın 50 gün sonra kısıtlı şartlar altında da olsa sokağa çıktığına şükür ettiği, anneler günü gibi özel bir günü kutladığımız bir ortamda, delinin birini çıktı yine kuyuya bir taş attı.
Komşularından başlayarak listeyi yaptığını, aile olarak 50 kişiyi halledecek kadar cephane biriktirdiğini falan söyledi.
Tam bir zırva, tam bir deli saçması…
İnsanlık tarihinin belki de en zor günlerini yaşıyoruz, hayat durmuş, salgın dünyayı esir almış, bizim bu ve benzeri deli saçmalıkları ile uğraşmamız, üzücü ve bir o kadar da düşündürücüdür..
YORUMLAR